To the Bone, 2017

Tür: Dram
IMDb: 6,8
Yönetmen: Marti Noxon

"İnsanlar seni sevdiklerini söyler.
Ama kastettikleri şey seni sevmenin onlara
kendilerini nasıl hissettirdiğini sevdikleridir."


Kapağı ilk gördüğümde ilgimi çekip çekmediğinden şüpheliydim. En çok ilgimi çeken filmlerin hepsi de bu özelliğe sahip, başta hiç ilgimi çekmemiş olmaları.
Anoreksiya Nervoza(Yeme bozukluğu) hastalığına yakalanan Ellen, aslında bu hastalıktan kurtulmak istemeyecek kadar zor zamanların gölgesinde kalmış asıl karakterimiz. 

Netflix hayatımıza girdiğinden beri bu tarz filmlerden haberdar olma oranımız oldukça arttı, ben de bir Instagram paylaşımında denk geldim. Bu konuda Netflix'i popüler kültürün bir parçası ve kullananlarının oldukça sığ kafa yapısına sahip olduğunu savunan tüm yorumları kınıyorum. 


"Yapmak istiyorum ama yapamıyorum."
O zaman belki de bize bunu söyleyen o iç sese;
"siktir git!"
demenin zamanıdır."

Ellen, bir çok defa hastalığı yenmek için tedavi gördüğünü deneyimlese de bu tedavilerin çoğunda ilk önce kendisini iyileştirmesi gerektiğinin farkına varamaz. Dr. Beckham ile yollarının kesişmesinden sonra 5. kez tedaviyi kabul ediyor. Aslında bizi dibe çeken en önemli kaygılarımızın oluşmasına sebep olan şey çocukluğumuz. Yaşadığımız en ufak ve belki hatırlamakta zorlandığımız duygu karışımlarına sebebiyet vermiş bir yığın anı ile dolu. 

"Hayatın kolay olmasını beklemeyi bırak.
Birinin seni kurtarmasını ummayı bırak."

Ama yaşadığımız ve gerçekten yaşamak istediğimiz o ince çizgide kararsız kaldığımızda işler karışıyor.  
Bu film; aslında karşılaşmak istediğiniz her fırsatı sizden başkasının karşınıza çıkaramayacağını, ne kadar mücadele ettiğinizi düşünseler de tek mücadelenin kendi içinizde verdikleriniz olduğunu gösteriyor. 


0 Comments