Filmisyen
  • Anasayfa
  • Aşk En Çok Burada
  • Ailecek
  • Komiksel
  • Dram
    • Aşklı Dram
    • Fantastiksel Dram
    • Ruhsal Dönüşümler

Tür: Dram, Gizem, Gerilim
IMDb: 8,4
Yönetmen:  Chan-wook Park
Oyuncular: Min-sik Choi, Ji-tae Yu, Hye-jeong Kang

Park Chan Wook'tan 2003 Cannes büyük ödüllü Kore yapımı efsane..

Filmin başında sarhoş ve bir o kadar da çok konuşan Oh Dae-Sou bir daha çok konuşmayacak.  Çünkü bir kere başına bela olan 'dili' bir kez daha bela olmasındı. Bu kadar, basit.


15 yıl işkencevari bir şekilde sebebini bilmeden dört duvar arasında tutuldu. Hayatının çoğu karesini hipnotize yaşadı. Eşi ve çocuğu ondan alındı.... Bu kadar, tuhaf.

Bu film şudur: Bir intikam daha kötü nasıl alınabilir? 

İntikamı alacak olan kişi; ilk etkilenen mi, son etkilenen mi? 


"İster kum tanesi olsun, ister kaya. İkisi de aynı şekilde batar suya".



Yalvarış nedir; görmemişsiniz, görmeyin de. Ama Yalvarış nedir, sonuna kadar yaşayacaksınız. Bir 'köpek' gibi yalvarmak nedir, hissedeceksiniz.  Bu kadar, zor.

Tam intikamınızı alacağınızı düşünürken bir tuşa basarsınız ama aslında kendinizi tam kalbinizden vurursunuz. Bunu anlayacaksınız. Bu kadar,  sağlam.

Daha önce Vivaldi dinlediniz mi? Belki bundan sonra kulağınıza sesi geldiğinde 'dişleriniz' aklınıza gelir.


Ben filmin odak etkisiyle kulaklarımı çokça yerde müziğe kapamışım ne yazık ki, ama siz daha duyarlı olun. 

Bu kadar da çok yönlü.


"Yalnız insanlar karıncaları düşünür çünkü onlar koloni halinde yaşarlar".

"Bir hayvandan daha aşağı olsam bile benim de yaşamaya hakkım yok mu?"

- Kız kardeşim ve ben her şeyi bildiğimiz halde sevebildik, siz, aynı şeyi yapabilir miydiniz?
-...
-BOOM!


Son sahnede bir bakın, yapabilecek mi? 
Sahi, unuttu mu?

Yazar: Ecem Akanur
Tür: Gizem, Dram, Savaş
IMDb: 8,2
Yönetmen:  Denis Villeneuve

Denis Villenuve'in Kanada, 2010 yapım filmi Incendies; Wajdi Mouwad'ın aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış bir film. Sakın tasalanmayın zira bu durumu hiç belli etmiyor. 

Gelelim İncendies' in 'içindeki yangınlara' : 

Lübnan iç savaşını, Hristiyan-Müslüman çatışmasını konu alarak "siyasi mesaj" vermeden başrolümüz Nawal Marval'ın yasaklı hikayesini anlatıyor.


Film sonundaki "hayır, olamaz" haykırışlarınıza rağmen belirtmek isterim ki bu gerçek bir hikaye. Nedense bende önemli etkisi olmuştu; birinin hayatına sonradan da olsa dahil olmak demek bu, onun yaşamına tanık olmak gibi.


Nawal Marwan, şarkı söyleyen kadın, hem de her şeye rağmen. O, sırtı dünyaya; yüzü toprağa dönük gömülmek isteyen bir kadın aynı zamanda. Bunu isteyecek ne yaşamış olabilir, öyle değil mi?

Tek bir isteği var oysaki: o öldükten sonra ikiz çocuklarının Lübnan'a dönüp abileri ve babalarını bulmaları ve onları, kendi yaşadığı sancılı yıllarla yüzleştirmek. 


Abileri ve babalarını bulacak ikizlerin, annelerini ne kadar tanıdıkları aslında  meçhul olan. 




İzledikten sonra eminim içiniz yanacak; tüyleriniz ürperecek ve yok artık diyeceksiniz.  


'Bir artı bir'in nasıl 'bir' olduğunu Jeanne'nin yüzünde göreceksiniz.


Ve bir de Like Spinning Plates ve You and Whoose Army' yi Radiohead sesinden Nawal olarak dinleyin. 

Bilin ki, "Ölüm asla bir hikayenin sonu değildir, daima bir iz kalır."

Yazar: Ecem Akanur
Sahip olduklarımın değerini bilmekte en becerikli olduğum konu arkadaşlarım. Yatıp kalkıp varlıklarına şükrediyorumdur, gizleyemem. Mutluluğun saydamlığından eminim ama yanımda her daim var olmalarını ancak saydamlık konusuna inandığım kadar çok istiyorum. Ecem, dünyanın ikinci filmisyeni. Hayatıma katıp karıştırdığım ilk filmisyen. İyi ki var ve daimi Léon hayranı. Üzerine tanımam kimseyi, iyi seyirler.

Tür: Dram, Gerilim, Suç
IMDb: 8,6
Yönetmen: Luc Besson

Leon the professional.  Luc Besson'dan 1994 yapımı vazgeçilmezler filmi.. Fransa da geçen bu film ayrıca Natalie Portman'ın ilk filmi. 

Leon; en iyi 250 film arasında 27. gösterilen ve İMDB'den 8.6 almış bir film. Sayısal veriler, istatistik ve klasik beğeni kısmını bir yana bırakıp Leon'u hislerle anlatmak isterim.


İlk aklıma bu sahne gelir:
Yatağa sırt üstü uzandı; el kadar kocaman kalbiyle, o koca adama: "Leon, sanırım sana aşık oluyorum" dedi. 
Hiçbir şeyi unutmayan küçük kız, Leon'u da unutmayacaktı. Mini minnacık kalbine sığdırıvermişti Leon aşkını. Kocaman 'aşkı' idi, yani en azından Mathi öyle söylüyordu.


Küçük bir kızdı Matilda. Leon ise çok büyüktü. Kahramandı ve en önemlisi kahramanıydı Matilda'nın. Bir minik  kalbin kocaman aşkıydı.

Kime ne denli üzüleceğinizi bilmediğiniz süt içen iki insandı Matilda ve Leon. Tony dahil, içerek 'temizlik' yapıyorlardı kendilerince muhtemelen.


Karanlık işler sürdüren babası, kötü yoldaki üzey annesi, anlaşamadığı kötü bir ablası ve yalnızca dört yaşında suçsuz kendine en, öz erkek kardeşiyle bir apartman dairesinde yaşıyordu Matilda.

Ve bir gün Leon'a süt alırken tüm ailesi katledildi. O Leon'una sığındı. 

Aşkı da, nefreti de intikamını da Leon ile birlikte tattı.


Her filmin farklı bir ruhu vardır ya hani.. Leon da benim 'gözümle bir sahnesi görüp' derin duygular hissettiğim o filmlerdendir. Öz düşünceye gelirsek , Leon aslen bu duyguları hiç tatmamış biri ve her ne kadar film boyunca onu sevseniz de o bir kiralık katil ve aslında çok tuhaf biri. Yatmadan uyuyan, ve tek arkadaşı o ellerinde gezdirdikleri bitki.  Bu tarz hislerini kaybetmiş biri ta ki Mathilda ile tanışana kadar.


Mathilda ise sık sık aşktan bahsedecek size; e onun sorgusunu siz de bir  yapın derim. Asıl nokta; filmin son bölümlerindeki masumiyet... İşte o içinize işlediği an artık kendini size tekrar tekrar izletecek. 
Not: Gary Oldman'ı çok psikopat bulalcaksınız. 


Belki Shape of my heart' bilmezsiniz.
'And if I told you that I loved you. Youd maybe think there's something wrong..'
'Ve eğer sana seni sevdiğimi söyleseydim; bir şeylerin ters gittiğini düşünebilirdin..'


Matilda olsaydı şimdi, o da bu kısmı özellikle söylerdi. Zaten sonrasında sustular, kimse bir şey demedi.

Ama ben Leon'dan sonra bir kere daha o kulağımı meşke getiren tınıyı dinlerken Leon'un yalnızca bir film olmadığına kanaat getirdim.    


Sonuç olarak üzgünüm belki sizler benim Leon'da gördüğümü ve bulduğumu göremeyecek ve bulamayacaksınız ama O, 'bazı' filmlerden. Arşivlik.


Yazar: Ecem Akanur
Tür: Dram, Romantik, Bilim Kurgu
IMDb: 8,3
Yönetmen: Spike Jonze
Oyuncular: Joaquin Phoenix, Amy Adams, Scarlett Johansson

"Bence aşık olan herkes biraz kaçıktır zaten. Deliliğin toplumca kabul gören şekli gibi."

Her, benim için başladığı dakikadan itibaren baş ucu filmi oldu. Tanımadığı insanlara geçimini sağlamak için aşk mektubu yazarken , sadece sesini dinleyen işletimcisine kağıda geçirmesini söylediği cümlelerde büyüdü içimde.  Bu filmler kalbinize zararlı elbette, yüzünüzde koca bir tebessümle izleyebilmeniz için duyguları karşılıklı hissettiğiniz biri olmalı yoksa fena tribe sokar diye düşünmekteyim.


Theodore, geçimini mektup yazarlığından sağlıyor. Filmi zamansal bir sürece sokacak olursak oldukça ilerisi. Herkesin satın alıp, kullanabileceği bir işletim sistemi var. Dedikodu yapıp, akıl hocalığı yapabildiği en ilginci de aşk yaşayabildiği.

Bu işletim sisteminin sadece sesi var ve hisleriyle hareket ediyor.
Theodore ile Samantha birlikte inanılmaz vakit geçiriyorlar, birbirlerini kıskanıyorlar, aşk ne güzel bir iletişim sistemiyle insana bile yakışıyor!

"S: Bizim Hiç resmimiz yok, bu şarkı bizim resmimiz olsun.
T: Resmimizi sevdim. "


Filmin en Önemli özelliği de Theodore'un zaman zaman aklına gelen geçmiş sahneleriydi, çok güzeller. Dünyada biz insanlara verilmiş en özel hisler, dokunmak, görmek, yaşamak. Hiçbirini yapamayan Samantha'ya Theodore'un yardımı muazzamdı. 

"Bazen hissedebileceğim her şeyi hissetmiş olduğumu düşünüyorum. Ve bundan sonra asla yeni bir şey hissedemeyeceğimi… Sadece daha önce hissettiklerimin daha basit halini hissedecekmişim gibi."

Zamanın gelişip giden teknolojik hızında belki de izleyeceğiniz en ilginç aşk hikayesi, hissederek derinden izleyiniz. 


Tür: Dram, Romantik
ImDb: 7,2
Yönetmen: Neil Armfield
Oyuncular: Heath Ledger, Abbie Cornish, Geoffrey Rush

Film izlemek hakkında ne düşünürsünüz bilemiyorum ama ben, güzel filmlerin hep güzel şeyler hissettirdiğinden eminim. Hayatımın geri kalan tahmini süresinde güzel film izlemek için çok büyük çaba harcayacağım. 
Hem izleyince büyüyorsun, fena mı?

Evet, elbette Candy. Hayatımızın efsaneleri haline getirdiğimiz filmlerden biri. Ne unutabiliriz ne de izlemekten bıkarız. Daha on sekizime yeni girmişken keşfettim bu filmi. Asla arkada bırakmam, o hep benimle. Kalbimin böyle değişik atmasına sebep olan nadir filmlerden. 



Yönetmen koltuğunda Neil Armfield oturuyor ve dünyanın en güzel kadınını baş rolde oynatmış. Girişinin ne kadar iddaalı olduğu buradan belli, Abbie Cornish; hayatımda gördüğüm en güzel sarışınlardan. Hayatta, karar veremeyeceğiniz çoğu alışkanlıklarınız oluyor, burada eroin bağımlılığıyla aşk ne kadar uçuruma yanaştırılır o anlatılıyor. İkisini birbirine nasıl bağlarsınız bilmiyorum ama bence ikisi de olmazsa olmaz, onlar için. Bu konuda çok fazla film yapılmıştır eminim fakat bunun kadar ruha sahip bir tanesi daha yoktur. Neredeyse kalkıp yürüyecek. 

Gözlerimi kapadım mı? Evet; kusma, eroin krizleri ve düşük sahnesi. 
Ne kadar da ümitsiz bir film, Dan gibi. 

"Gelecek önümüzde pırıl pırıl parlıyordu. Yaşadığımız an ise öyle harikaydı ki."



Tüm olanları ve filmi özetliyor Candy; 

"Bir zamanlar Candy ve Dan yaşardı. O yaz çok sıcaktı. Balmumu, ağaçların içinde eriyordu. Balkonlara tırmanırdı. Kız için her yere tırmanır, her şeyi yapardı. Benim Danny'im. Binlerce kuş, en küçük kuşlar bile kızın saçlarını  süslerdi. Her şey altındandı. Bir gece yatak tutkuyla alev aldı. Çok  yakışıklıydı ve çok iyi bir hırsızdı. Güneş ışığı ve çikolata ile beslendik. Sınırsız haz ile dolu öğleden sonraydı. Cesur Danny. Candy kayıplara karıştı. 

Günden kalan son güneş ışınları köpek balıkları gibi yüzüyor. Bu sefer senin gibi yapmak istiyorum. Hayatıma çok hızlı bir şekilde girdi ve bu çok hoşuma gitti. Kendi neşemizin çamurunda yuvarlandık. Baldırlarım teslimiyetten  ıslaktı.Ama sonra kopukluklar başladı. Sanki Dünya ters dönmüştü. Amacımız bu.  Bunun peşindeyiz. Sen içimdeyken ölecek gibiyim. Asla uyumayacak havuzdaki canavar. Kedilere, tavuklara havlamak köpeklerin doğasında var. 

..baktığım her yerde. Bazen senden nefret ediyorum. Uzun süre boyunca. Cuma.

Bunu kastetmedim, maviliğin anası. Maviliğin anası. Fırtına meleği. 

Söyledin, söz verdin. 

Gökyüzünü gösterdin. Arz, talep.

Bana bak. Olaylar bu kadar ciddileşirken sen neredeydin?

... deve dikenleriyle uzaklara uç. Çok komiksin Dan! Yatağın yanında çiçek dolu bir vazo. Kafanı kırdım. Yatağın ucunda. Ama bebek sabah öldü."


Tür: Dram, Romantik
ImDb: 7,1
Yönetmen: Xavier Dolan
Oyuncular: Xavier Dolan, Monia Chokri, Niels Schneider

“Tek gerçek, mantığın ötesindeki aşktır.”


Bazı filmler vardır diyebileceğiniz kaç film var bilemiyorum ama bu gerçekten bazı filmlerden. Xavier Dolan'ı tanıdığım film olarak tarihte yerini aldı, zamanın akışına bırakmayıp kendimize yük edindiğimiz her şeyi aslında bir gün farkında olmadan omuzlarımızdan bırakmış olabileceğimizi hatırlatıyor. İki insanın aynı kişiye tutulmasından kaynaklı yaşadıkları karmaşık durumların ne gibi etkileri oluyor o kadar güzel aktarmış ki, sen gönüllerin yönetmeni olacaksın sevgili Dolan! 


Elbette sigara övülecek bir şey asla değildir ama Marie'nin her sigara yakışında ve sigara ile ilgili aşağıdaki söyledikleri sigara içmeyen birisini bile etkileyebilir.


"Sigarayı seviyorum. sigara içmek sanki unutmak gibi. Moralim dibe vurduğunda sigaram elimdeki tek şeydir. Yakarım, tüttürürüm ve sesimi keserim. Böylece duygularımı saklarım. Sigara duyguları saklar. Mentollü ve vanilyalı sigaralar vardır. Bazı insanlar sever mentollü sigaraları, vanilyalı sigaraları, çikolatalı sigaraları sigaralı sigaraları. Sigara benim delirmemi engeller. Beni hayatta tutar. Beni ölene kadar hayatta tutar."


"Çünkü ben zayıf biriyim ve eğer birine çok fazla değer vermişsem benim için o daima haklıdır."


Her şey olup biterken, zamanın sizi nasıl beklediğinden habersiz. Belki arafta, belki en mutlu olduğunuz anlarda. Nerede karşılaşacağınızın belli olmadığı, aslında unutamadığınızı sandığınız tüm her şeyi unuttuğunuzu ona olan heyecanınızla anlamanız. Bunun için onu en farklı yerde tutmanız, ama onun sizin yanınızda durmak istemeyişi. Bu filmi seneler önce başucu filmi yapıp taslaklara atmışım, şimdi açıp bunları ekledim. İnanın geleceği görebilseydim her şey daha farklı olurdu, yine de en değerli günlerinizi yaşıyor olabilirsiniz.  

Her soundtrack bir video klip gibi, inanılmaz özenli bulduğum sahneler ve o sahnelerde kaybolduğum anlardan oluşuyor film benim için. Teşekkürler Dolan. 

"Önemli olan sabahları birisiyle uyanmaktı.
Aynı yastığa baş koymaktı. Önemli olan yastıktı.
Kötü adamlar geldiğinde onun orada olduğunu bilmek.
Mecazi anlamda tabi. Kötü adamlar asla gelmez.
Rüzgar eserken karnının tok ve sevdiğinin yanında olması nefesinin sıcaklığını omuzunda hissetmek. 
İşte bu kadar.
Yastık."

Spotify Çalma Listesi:

Daha Yeni Kayıtlar Ana Sayfa

HAKKIMIZDA

1d77c03ec7fc89d934da799ec5223a16.jpg
Ecem ve ben hala dram filmleri kraliçesi olamadık.

Ecem, Öğretmen olarak atanmayı beklerken orta yerimden bölündüm. Bir yarım turizme can veriyor diğer yarım yaşadığım duyguları filmlere alet ederek bu blogda dile geliyor. İsminin birincisi Filmisyen'in sonsuz konfor sağladığı misafirlikteyim ^^

Ben, Lojistisyen olarak çıktığım bu yolda ne olacağıma karar vermeye çalışmayarak savruluyorum. Burada da hayatıma dokunmuş filmler hakkında konuşuyorum.

Bizi Takip Edebileceğiniz Bağlantılar

POPULAR POSTS

  • Joker, 2019
  • Million Dollar Baby, 2004
  • 500 Days Of Summer, 2009
  • True Romance, 1993
  • The Nice Guys, 2016
  • Her Şey Çok Güzel Olacak, 1998
  • Bana Masal Anlatma, 2015
  • Once Upon a Time... in Hollywood, 2019
  • Never Let Me Go, 2010
  • Edward Scissorhands, 1990

Spotify

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Katkıda bulunanlar

  • Ecem Akanur
  • filmisyen
Powered By Blogger

Blog Arşiv

  • ▼  2023 (1)
    • ▼  Mart (1)
      • Bitget’ten Türkiye’ye Özel Süper Hediyeler
  • ►  2022 (3)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Ekim (1)
  • ►  2021 (1)
    • ►  Mart (1)
  • ►  2020 (14)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2019 (16)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2018 (11)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Şubat (3)
  • ►  2017 (14)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (5)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2016 (15)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (4)
    • ►  Şubat (2)
  • ►  2015 (24)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Mart (5)
    • ►  Şubat (3)
    • ►  Ocak (9)
  • ►  2014 (30)
    • ►  Aralık (6)
    • ►  Kasım (5)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (5)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (3)
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2013 (2)
    • ►  Mayıs (2)
Bumerang - Yazarkafe

İzleyiciler

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Kötüye Kullanım Bildir

Designed by OddThemes | Distributed by Gooyaabi Templates