Yine ve yeniden Woody Allen filmi bulup çıkardığım için çok mutluyum. Hakkında ne yazılırsa yazılsın sanırım daha da seveceğim. Çünkü onda aramadığım sonları ve asıl merak ettiğim süreçleri buluyorum. Yarattığı çarpık ilişkileri, kendi doğrularını ve karakterlerin birbiriyle nasıl buluştuğunu anlatmasını seviyorum. Filmimiz de tipik bir Woody Allen klişesi, şehir güzellemesinden ziyade hikaye şans temalı.
İnsan yapmam dediği ne varsa bilin bakalım ne yapıyor?
Bingo! Yapıyor, hem de çok geçmeden.
Çarpık yaşam, yaşlı erkeğin daha çok sevdiği, genç kadınların daha çok yanlışlar yaptığı ilişkiler. Tecrübenin sabitlemediği ilişkilerin bir tüy gibi savrulup yok olacağı; sonuçta herkesin bildiği sonuçların doğuracağı; o farklı dediklerimizin, mucize dediklerimizin zamanla yıkılacağı ve standarda döneceği işleniyor hikaye boyunca. Annelerimiz de hep öyle demez mi?
Aniden gelişen heterojen ve homojen ilişkiler... Durun ne oluyor demeden kabulleniş, sonra tüm çarpık ilişkilerin düzene sokulmaya çalışması tüm küslerin barışması, benim dünyam bu mesajı ve kapanış.
Borris'in bizi sarsa sarsa kabul etmeyeceğimiz gerçekleri yüzümüze vurduğu tiratlar haricinde en anlamlı sözü "hayat ne kadar acımasız olursa olsun onun bir parçası olmayı özledim" demesiydi. Düşününce, öyle.
Evren tatlı tesadüflerin manasız şansların yumağı.
Tüm kötü anlarınız büyük şanslarla en güzel günlere dönüşecekmiş gibi izleyiniz.
Özel bir okulda burslu okuyan şanslı Charlie ve emekli Albay Frank'in muhteşem hafta sonu kaçamağının insanın vücudunda bu kadar karıncalanmaya sebebiyet verebileceğini düşünmezdim. Paraya ihtiyacı olan Charlie'nin görme engelli Frank ile kesişen yollarını zorlu tanışma hikayelerini geride bırakacak bir son bekliyor.
"Hata yaparsan, ayakların dolanırsa dans etmeye devam edersin."
Frank Slade, hayatın ondan aldıkları karşısında kendisini daha fazla üzmeyeceği düşüncesiyle tüm parasını harcadığı özel planına eşlik etmesi için bakıcısı Charlie'yi New York'a götürmeye zorluyor. Burada Charlie'nin çokta fazla söz hakkı yok aslında. Bir şekilde takılıyor Frank'in peşine. Hayatının o seyahatle değişeceğini ya da orada öğreneceği her şeyi hayatı boyunca öğrenemeyeceğini bilseydi başta eminim o kadar zorlamazdı. Bir şekilde Frank'in hafta sonu planına dahil olan Charlie kadar şanslı olabilmenizi diliyorum.
Hayatınız boyunca görmek istediğiniz bir çok şey var, bir gün hiçbir şey göremeyeceğinizi bilseydiniz en çok hangi suratı ezberlemeye çalışırdınız? En çok hangi ağaca bakar, nerede gün batımını seyrederdiniz? Bir şeylerin eskisi gibi olamayacağını düşünerek yaşayamayız biliyorum ama bir gün her şey eskisinden daha kötü olacak. Bunu unutmadan nefes almaya devam edebiliriz belki. Al Pacino, beni her karakterinde bir kez daha parçalıyor. Rolü gereği göremeyen bir adamı canlandırıyor, bunun için altı ay boyunca eğitim almış. Filmin kırılma noktalarında gözlerimden akan yaşları bir gün eskisi gibi olmayacak tüm güzelliklerim için akıttım.
"Hiç kapıldın mı o hisse, gitmek istersin hani ama aynı zamanda da kalmak gelir içinden."
Daha fazla yıpratamayacağını anlayıp kendisine iyi gelen her şeyi New York seyahatinde yaşamaya kararlı Albay Frank Slide'ı izleyip; her adımında bir şeyler öğrenmeye, ne kadar zor olursa olsun daha da zorlaştırmadığı hayatı, savundukları arkasında dik duruşunu, koku hafızasının ne kadar kuvvetli olduğunu her fırsatta göstermesi ve harika tangosunu izlerken siz de Al Pacino'nun çok büyük bir oyuncu olduğunu anlayacaksınız.
Keyifli seyirler
Evet, yine o malum tarih yaklaştı. Belki uzun zamandır evlisiniz, “Artık Sevgililer Günü mü kaldı bize?” diyorsunuz. Belki uzatmalı sevgilisiniz, her 14 Şubat geldiğinde ne alacağınızı kara kara düşünüyorsunuz. Belki yeni bir sevgili yaptınız, heyecandan ne alacağınızı bilemiyorsunuz. Belki de bu günü evinizde tüylü, minik dostlarınızla geçirecek ve “En güzel sevgi bu!” diyorsunuz. O da mı değil? E, o zaman neden kendi kendinize hediye almıyorsunuz? Tamam, merak etmeyin; bu listede hepinizi düşündük.
- İlişkiyi heyecanlandırmak için baştan çıkarıcı bir koku alın. Kokular hafızada yer bırakır ve her yeni koku bambaşka hatıralar yaratır. Hazır kış ayındayken baskın ve egzotik kokuları tercih edebilirsiniz. Kadın parfüm önerimiz için tıklayın! Erkek parfüm önerimiz için tıklayın!
- İlişkinizin başladığına dair sosyal medyada boy boy fotoğraflarınızı sergilediniz büyük ihtimalle. Ama unutmayın, geleneksel fotoğraf albümünün anlamı her zaman çok başkadır. O nedenle, HP Sprocket kırmızı fotoğraf yazıcısı sevgililer günü için çok keyifli bir hediye olacaktır. HP Fotoğraf yazıcısı için tıklayın!
- Bu önerimiz ise beylere. Her zaman geç kalmasına sebebiyet verdiği için söylendiğiniz eşinizin makyaj setini yenileyerek şaşkınlık yaratmaya ne dersiniz? Kadınlar kozmetik ürünlere bayılır, biliyorsunuz. Kozmetik ürünleri için tıklayın!
- Her Pazartesi beraber spor yapmaya niyetleniyor ama ilişkideki bir taraf planları bozuyorsa, şahane bir fikrimiz var. Motivasyonu yükseltecek bir akıllı bileklik! Fiziksel aktiviteleri detaylı bir şekilde takip etmeye olanak tanıyan bu bilekliklerle spordan kaçmak yok, sağlıklı hayata hemen başlamak var. Akıllı Bileklikler için tıklayın!
- Romantiklik önemli. Karşınızdakine ince bir ruhu ve ince zevklere sahip biri olduğunuzu göstermek için en iyi gün, bugün! Hediye edeceğiniz retro bir plakçalarla eski plakları dinleyip, romantik bir akşam geçirebilirsiniz. Retro plakçalarlar için tıklayın! Bir boomads advertorial içeriğidir.
Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.
Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz. Şaşırtıcı, değil mi?)
Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Bazen yazmazsam delirecekmişim gibi oluyor, bu da o anlardan sadece biri.
Sanki bir şeyler fazla geliyor, ben bu şekilde fazlalığı attığımı
düşünüyorum. Sıradaki yazımızın esas konusu olan filmle karşılaşma hikayemiz
biraz sancılı oldu. Uzun bir teslimat süreci geçirdikten sonra
kavuştuk.
Susan ve Richard'ın çıktıkları turistik gezide başlarına gelen trajik
olayların dört farklı aileyi kesiştiriyor olması en vurucu kısmı. Farklı
kıta, kültür, dil ve dine sahip ailelerin aslında fark etmeleri gereken en
büyük kavramın aile olduğunu serpiştiriyor içimize. Sevgili yönetmenin
dokunmak istediği her noktaya dokunduğundan emin olması gerektiği
kanısındayım, oyunculuk ve müzik seçimiyle de oldukça başarılı bir kaç saat
geçirtiyor.
"Anlaşılmak istiyorsan, dinle."
Alejandro González Iñárritu ile daha önce Birdman
ile tanışmıştık ama kendisini en fazla 21 Gram ile benimsemiştim, her film kendi içinde güzeldir benim için asla
kıyaslayamam. Buna göre daha iyiydi demem, her biri benim bebeklerim çünkü.
Sonuçta burada bana göre; "En güzel filmler yer alıyor." İzleme fırsatınız
olursa diğer filmlere de mutlaka göz atın.
" - Biz yanlış bir şey yapmadık. + Ama onlar yaptığımızı
düşünüyorlar."
Kurgunun tamamına göz attığınızda iletişim problemi yaşayan bir çok
karakterin nasıl da aynı tarz acılara şahit olabileceklerini görüyorsunuz,
işin en tatsız kısmı sizin de onlara dahil olmanız. Dünyanın bir ucundan
diğer ucuna iki farklı kıtayı, dili ve kültürü paylaşıyor olsanız bile
sevdiğiniz birisini kaybettiğinizde aynı acıyı hissediyorsunuz. Çaresiz
hissettiğinizde, elinizden hiçbir şey gelmediğinde, bir Amerikalı olduğunuz
halde ellerinizi hiçbir yere sürmeyecek kadar kirli bir ülkede yapayalnız
kalıp anlamaya başladığınızda, dünyanın teknoloji devi ülkesi Japonya'da
iletişim problemi çektiğinizde. Bu filmde beni en fazla etkileyen Chieko'nun
diskoya girdiği sahneydi. Sanırım dünyadaki en büyük şans duyuyor
olmak.
Bunca işin gücün arasında beni bırakıp gitmez, beni ben olduğum için seviyor dediğiniz kaç kişi arkanızı daha dönmeden sizi hayal kırıklığına uğrattı bilmiyorum. Ya da kim böyle kırılgan bir konudan giriş yapar benden başka, onu da bilemiyorum. İlk cümleyi okurken Nilüfer'den Esmer Günler'in girişiyle başladıysanız benim gibi tamamdır!
Gelin sarılalım. Ekim ayının başlamasıyla yani müthiş sonbaharın ülkemizin tüm odalarına sirayet etmesiyle birlikte; geleneksel romantik filmleri izlemememiz için hiçbir bahane kalmadığı kanısındayım. Alışılagelmiş, sadece filmlerde olan "tatlı küçük tesadüfler" ve pek tabii hoşlantılarla beslenerek ilerleyen bu ve bu tarz filmler için en uygun mevsim!
Evlilikler, hastalıklar, ölümler hayatımızın büyük kırılma noktalarıdır. Hikayemiz bu kırılma noktalarında meydana gelen yaralanmalar, bozulmalar ve sorunların; görmezden gelinerek çözmeye(!) çalışmanın ne büyüklükte buhranlara yol açtığıyla ilgili biraz.
Kendime artık bunu yapmayacağım evresi 17 yaşında da aynı 77 yaşında da aynı. Artık kendime bunu yapmayacağım dediğiniz an kanatlarınız çıkıyor hatta başınızın üzerinde hale bile beliriyor inanır mısınız? Kendi sınavınızı verirken karşınızdaki insanın sizi daha çok zorlamasına göğüs germeyi güçlülük sanıyoruz ya da yolun yarısına kadar geldiğimizde geri kalanı da aynı şekilde tamamlamak boynumuzun borcu gibi davranıyoruz.
Yapmayalım olur mu? Gerekirse iyi çocuk olmayalım ve el alem bir şeyleri desin dursun ama kendimize bu kötülüğü yapmayalım.
Bir kere geldiğimiz bu dünyadan musmutlu ayrılacakmış gibi izleyiniz.
Yıllarca bir şekilde karşıma çıkmış ancak tarzıma hitap etmeyeceğini düşündüğümden izlemediğim serinin ilk filmi, aslında tam olarak beni içine hapsedebilecek kadar güzelmiş. Önyargılarım kalp ben.
Daha önce izlemek için çeşitli bahanelerle fırsat yaratmayıp izledikten sonra altı ayda bir tekrarlamam gerektiği kanaatine vardım. Eleştirmenler, yönetmenler
ve birçok sinemasever tarafından eşit ölçüde beğenilen ve özel olarak her fırsatta dile getirilen İtalyan ailenin iç ilişkilerini anlatan filmimiz hakkında söyleyeceklerimi itina ile seçmem gerekiyor şu an. Sadece aile ilişkilerine değinildiği düşünülmemeli elbette ama benim için Baba'nın "Ailesiyle vakit geçirmeyen bir erkek asla gerçek bir erkek sayılmaz" demesiyle başlıyor film.
"Dostlarını kendine yakın tut, düşmanlarını daha da yakın."
Daha sonrasındaki kırılma sahnelerinde içime bu derece sineceğinden habersiz izlemeye başlamıştım elbette, bazen sizin için doğru olabileceğine inandığınız yoldan gitmek istemeyebilirsiniz. Kimse sizi zorla bir şeye inandıramaz, kendi kendinize gizlice inandığınız doğrularınızı ilk sıraya alabilirsiniz. Bir anda Michael Corleone olabilirsiniz mesela.
"Ona reddedemeyeceği bir teklif sunacağım."
Sinema tarihinin en etkili 2. repliğine sahip film sayesinde Corleone ailesiyle tanışıyoruz. Mario Puzzo'nun başyapıtında bir çok sahnede büyüleniyor, içiniz gıdıklanıyor ve psikolojinizle oynanıyor. Sonrasında ise etkisinden çıkmamak için tekrar tekrar aklınızda başa sarıyorsunuz filmi. İlk görsel beni çok etkileyen bir sahneydi, tüm aile üyeleri tamamlanmadan fotoğraf çekilmemişti. Bu derece bağlı bir ailenin nasıl da derinden dağılabildiğine tanıklık etmek oldukça rahatsız edici elbette. Mafya filmleriyle alakalı pek fazla yorum yapamayacak kadar az bilgiye sahip bir kişi olarak söylemeliyim ki, üzerine yapılmış hiçbir film bu kadar başarılı değildir.
"Bu dünyada herhangi bir şey kesinse, tarih bize bir şey öğretebildiyse, o da istediğin herkesi öldürebileceğindir."
Tüm bu gücün en belirgin ve devamlı ögelerinin bağlılık ve acımasızlık olması tüm karakterleri daha da güçlü olmaya zorluyor gibi. İhanet edenlerin sadece ölmesi gerektiği gerçeği gibi. Her yapay davranışın altındaki gerçeği fark ediyor olmaları gibi, Baba'nın kabul odasındaki asil duruşu, portakallar, kedi. İzlemeniz için ne gerekiyorsa yapınız. Devam filmlerine geçmek için sabırsızlanacaksınız.
Ecem ve ben hala dram filmleri kraliçesi olamadık.
Ecem,
Öğretmen olarak atanmayı beklerken orta yerimden bölündüm. Bir yarım turizme can veriyor diğer yarım yaşadığım duyguları filmlere alet ederek bu blogda dile geliyor.
İsminin birincisi Filmisyen'in sonsuz konfor sağladığı misafirlikteyim ^^
Ben,
Lojistisyen olarak çıktığım bu yolda ne olacağıma karar vermeye çalışmayarak savruluyorum. Burada da hayatıma dokunmuş filmler hakkında konuşuyorum.