Filmisyen
  • Anasayfa
  • Aşk En Çok Burada
  • Ailecek
  • Komiksel
  • Dram
    • Aşklı Dram
    • Fantastiksel Dram
    • Ruhsal Dönüşümler


Tür: Komedi, Dram, Romantik
IMDb: 7,1
Yönetmen: Victor Levin
Oyuncular: Anton Yelchin, Bérénice Marlohe, Olivia Thirlby


"İşte sen gülüyorsun ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar."


Der, Ah Muhsin Ünlü.
Arielle'de tam olarak tüm izleyenlere bunu hissettiriyor. Sizi aldıkları salon o kadar geniş bir salon ki Avrupa'nın daha rahat bir yer olduğuna yeniden kanaat getiriyorsunuz. Kişilerin hareketlerini aynalamak diye bir şey vardır beden dilinde, Arielle size farkında olmadan öyle bir tesir ediyor ki onunla birlikte çok güzel gülüyorsunuz. Bazen olaylar fazla derin bir sırada ilerliyor, normalde başınıza geleceğini aklınızın ucundan geçirmeyeceğiniz şeylerin içinde sizi önce boğacak gibi oluyor sonra da kabullendirebiliyor, taraf tutturabiliyor. Hani bazı karşılaşmalar bir hayattır ve siz yeniden dünyaya da gelseniz o karşılaşmayı ne pahasına olursa olsun yaşamak istersiniz ya, işte öyle.



Shameless izleyenler  buradaki en önemli detaylardan birini hatırlayacaktır. Tabii ki bu hikaye o kadar naif ve bu hikayedeki kişiler o kadar pamuk ipliğine bağlı ki daha izlerken kırılacaksınız. Birini gördüğünüzde -bu kişiyle benim aramda bir şey var/olur- hissi uyanır insanın şakaklarında, bir karıncalanma hali gibi ufacık ve belli belirsiz, ki bu aşk ya da arkadaşlık fark etmez... İşte o duygudaki emin olma hali hiçbir şeyde yok gibi. 

Her ilişkinin kendine göre kuralı vardır; hiçbirini, hiçbir şekilde genelleyemezsiniz derim her zaman. Bu yaşadığınız yer ve alıştığınız kültürden de kaynaklı olabiliyor, göreceksiniz. Her film insanın ufkunu açıyor, örneklerini ister uygun bulun ister bulmayın. Tanık olacağınız hikaye alışmış olmadığınız fakat izlerken etkisinden bir türlü kopamayacağınız bir sevme ve vazgeçme hali.
Aşk için neleri göze alırsınız, nelerden (hatta daha çok ne kadar) vazgeçersiniz? gibi klişe soruları pamuk gibi bir sürgüde işleyecekler.





Bazen bir eldivenin altında tüm küçük sırlarınız, hayatınız hatta büyük aşkınız gizlidir.



Kime neyi feda ediyorum, diye düşündüğünüz noktada Dior'un o muazzam yüzüğü sizdeymiş gibi izleyiniz. 





Tür: Komedi, Dram, Müzikal
IMDb: 8,5
Yönetmen: Damien Chazelle
Oyuncular: Ryan Gosling, Emma Stone, Rosemarie DeWitt

"Hayallerini değiştirip büyürsün."


LA LA LAND! Senenin belki en fazla ses getiren filmi, üzerine o kadar çok konuşuldu ki izlemekten keyif alırken kendimizi salonda bırakıp çıkacağız falan sandım. Ryan Gosling hayranlığımı bilen bilir, en düşük puanlı filmlerine kadar filmografisinde yer alan tüm filmleri izledim. Artı olarak izlemeden puanlarım her filmini. Bu nasıl bir evlat kayırmaktır? 


Gelelim 2017 oscar töreninde isminden ultra söz ettirecek filmimize, Seb ve Mia'nın akıp giden zamanda devamlı karşılaşıyor olmalarıyla başlıyor film. İki farklı hayatın sizin hayatınıza yakın kesitlerini izliyorsunuz ekranda önce. Tutkulu ve yavaş yavaş yorulmaya başladıkları hayallerinin peşinden giderken birbirlerine destek olmaya başlıyorlar bir anda. 

"Belki her zaman başarmak isteyen şu insanlardan biriyimdir ama benim için boş bir hayalden başka bir şey değildir."


Damien Chazelle'yi ilk olarak Whiplash ile tanımıştım, sonuna kadar ısrarcı olmaktan vazgeçmediği bir başarı hikayesini izletmişti bana. En sonunda öyle ya da böyle hayallerimizdeki hikayelerin başrollerini yaşayacaktık. Bu konuyu bu kadar güzel ve hissettirerek aktarabiliyor olması beni çok mutlu ediyor. Dümdüz, süslemeden. Açık ve net.  Ryan Gosling'in her ne yaparsa yapsın üzerine hepsini çok güzel yakıştırdığından bahsedeceğim biraz, sonuçta insanlar sevdikleri şeylerden bahsetmeye bayılırlar. Dead Man's Bones grubu ile kalbimdeki fethini üst düzey sonsuzluğa taşımıştı, filmde seslendirdiği parçalarda yine aynı duyguya kapıldım. 

Dinlemekten bıkmayacağınız bir parçası burada; 

Başlangıçlara şaşırdığımız anlar dışındaki kısımlarda elbet uçsuz hissettiriyor. Sen biraz sen olabildiysen benim verdiğim mücadele sonucu olmuştur o özgüveni var. Zamanın geçmişliğinde bizi biz yapan tüm ortaklarımıza koca bir sevgiyle. Hayattaki her şeyin bir sebebi olduğuna inanarak daima küllerinden doğacak bir Anka kuşu olmayı unutmayarak aşkla ve bazen minik burukluklarla izleyiniz, seveceksiniz. 

Tür: Dram, Bilim Kurgu, Gizem
IMDb: 8,1
Yönetmen: Denis Villeneuve
Oyuncular: Amy Adams, Jeremy Renner, Forest Whitaker

"Bellek tuhaf bir şey. Hiç düşündüğüm gibi işlemiyor. Düzeni gereği zamana çok bağlıyız."

Bu cümlelerle başlıyor film, bir gün bir yerlerde dram filmleri kraliçesi olacağıma inandığımdan içerisinde dramsallık barındırmayan hiçbir filmi izlemiyorum. Zamana takılı kalıp geçmişi ya da geleceği düşünmekten şu an'ı yaşayamıyoruz çoğu zaman, düzen böyle. Yarını yarın düşünüp, dünü dünde bırakamıyoruz. Dilbilimci Dr. Louise Banks'ın kırpılan zamanlardaki hayat hikayesine, Amy Adams'ın muazzam duru güzelliğiyle eşlik ediyor olmak sizi sonsuz iyi hissettiriyor. 

"Yolculuğun bizi götüreceği yeri bilmeme rağmen ona kucak açarak her anını içtenlikle karşıladım."


12 adet tanımlanamayan cismin dünya üzerinde çeşitli noktalara inişinin endişesi sarıyor bir anda hayatını. Orduya yardım etmek için ne biliyorsa ortaya koyuyor, içgüdüleri kuvvetli kadınları her zaman kendime yakın bulmuşumdur. Bazen hislerle de hareket edebilirsiniz, hiçbir zararı olmuyor. Louise'in kendi yöntemleriyle tanımlanamayan yaratıklarla kurduğu ilişki sizi en başta büyüsüne kaptıracak. Sonrası da zaten muazzam bir akışla devam ediyor. Dünyanın artık korkunç bir yer olmaya başladığını daha önce de fark etmiştik beraber, sadece savaş için nefes alıyormuşuz gibi davranmamızın anlamsızlığına Dünya'ya gözümüz gibi bakmamız gerektiğini felsefik bir kaç dokunuşla çok güzel aktarmış Denis Villeneuve. Sadece tek bir an, tek bir şansımız var ne oluyorsa o an olacak. 

Louise'in yaşadığı ev de tam olarak hayallerimdeki gibi, nasıl muazzam bir yer. Hayat, yaşamak istediğin anlardan mı yoksa yaşamak istemeyip de yaşadığın anlardan mı ibaret? Çok güzel sorduruyor film, sonu yok. Her şeyi düşünüyorsun, bir gün karşına tanımlayamadığın uzaylımsı bir varlık çıksa onunla nasıl iletişim kurmaya çalışırsın. Onu bile düşündürüyor. 


"Kendimi bildim bileli başım yıldızlara dönüktür. Ancak beni en çok şaşırtan şey onlarla değil de seninle karşılaşmaktı."

Louise sadeliğinde, ne anlamak isterseniz onu anlayarak, kimi sevmek istiyorsanız onu severek, sonunu tahmin etseniz de yaşamaktan çekinmeyeceğiniz günler biriktirerek ve her şeyi zamanında kucaklayarak izleyiniz. 

Tür: Dram
IMDb: 7,1
Yönetmen: Andrea Arnold
Oyuncular: Sasha Lane, Shia LaBeouf, Riley Keough

Merhaba, çok uzun zamandır sadece kendimi dinlediğimi fark etmediniz umarım. Hemen sabah olsun diye erkenden uyudum dün gece, buralara her zaman sabahın köründe bir şeyler karalamaya bayılıyorum. Dünyanın bu kadar güzel bir yer oluşundan mı kaynaklı bilmiyorum, güzel olan her şeyin acı verdiğini okumuştum bir yerlerde. Film de güzelliğini hissettirerek üzdü beni. Bu sıra üzülmek için yer arıyormuşum gibi geliyor. 


Star, ölü yıldız. Hayatını devam ettirebilecek gücü kendisinde nasıl buluyor diye hayranlıkla izlediğim esas kızımız. Bir şeylerin devam etmesi için gerekli en önemli şeyin para olduğunu söyleyen çok fazla insan tanıdım, hiçbirisiyle devamlı bir arkadaşlık kuramadım elbette. Bir yerlerde tıkandı bağlarımız, görüşmedik. Sevmedik birbirimizi, Star'ı içine hapseden şey tabii ki para değildi. Hayat, bir yerde sadece aşktan ibaret olabiliyor. Bir yerde deliler gibi kendinizden ödün verebiliyorsunuz, üzüleceğinizi bilseniz de sizin yaşamanız için gerekli her şey karşınızdaki insanda birikmiş gibi gelebiliyor.

Bir yer: tık tık


Üst düzey zorlayıcı hayatında Jake ile karşılaşıyor. Jake ve tutarsız onlarca hareketine anlam vermeye çalışmaktansa Star'ın neler hissedebileceğini düşünüyorsunuz bütün o sahnelerde. Amerikalı bir grup gencin kapı kapı dolaşıp dergi satmaya çalışmaları, hayatlarını bir şekilde devam ettirmek istedikleri için yaptıkları tuhaflıkları biraz şaşırarak izleyeceksiniz bence. Andrea Arnold'ın İngiliz bir yönetmen olup nasıl bu kadar Amerikan ruhunu yakaladığına da şaşırmış olacaksınız film sonunda. 

Gençliğin milyonlarca iniş çıkışa sahip olduğunu, her birisinde yeni tecrübeler edineceğinizi, hayatın her evresinde gülemeyeceğinizi, mutlu olmak için aslında çok az sebep aramanız gerektiğini, aşkı ve Star'ı unutmadan izleyiniz.

Tür : Komedi, dram, romantik
IMDb: 6,7
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Jesse Eisenberg, Kristen Stewart, Steve Carell, Blake Lively



2016 Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olan Cafê Society ile yeni yıla yeni filmlerle merhaba demek geldi içimden. Evet doğru bir seçim, tam bir Woody Allen filmi her ne kadar son dönem filmleri arasından Midnight in Paris tadı vermese de. Doğrusu kendisine, 30 Milyon dolarlık bu film için Kristen Steward ne kadar doğru bir seçim sence, demek isterdim.

Dönem ve mekan filmlerinin kalbimdeki yegane ustası Woddy Allen'in bu filmi için tat almayacaksınız demem imkansız! Elbette ki bulacaksınız fakat tam anlamıyla doyabilecek misiniz, burası size kalmış.


1930'lardan gelen asalet, güzellik ve naif sosyetelikte kavruluyor film. Hayatımıza derin bir şaşaadan dalıyor öncelikle; kibir, fazlaca sosyete, sosyal doyumsuzluklar, havuz partileri, herkesin peşindeki Hollywood starları, business görüşmeler... Ve tabii ki bunların arasında boğulmaktan sizi kurtaracak bir New Yorklu beliriyor: Bobby.

Bobby, ailesin sönük hayatına, abisinin yeraltı dünyasına ve ablasının komünist kocasının hayatına benzemeyen tipik bir "kendi çapında erkeği" olarak karşımıza çıkıyor film başında. Bazı karşılaşmalar bazı tesadüfler gerçekten rezilce ve nedensiz. Kristen Stewart yani Wonnie, bence duygusuzluk ete kemiğe bürünse o olurdu kesinlikle. Ve tabii ki Blake Lively'nin yani Veronica'nın karşı konulmaz güzelliği... Haksızlığın dibine itilmiş bu güzellik için bile izleniyor.



Filmin özeti kendilerinin de söylediği gibi "Hayat sadist bir komedi senaristinin yazdığı bir komedi filmi." Bazı tesadüflerin güzel olmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor. Ve devamında, bu büyük sosyetenin bir parçası olmayı asla kabul etmeyenlerin ise nasıl bir anda buranın bir parçası olduğuyla ilgili.

"Bilirsin, zaman geçer hayat devam eder, insanlar değişir." Tanrım! Duyduğum en doğru Vonnie cümlesi. (Tıpkı 500 Days of Summer^^)


Burada iki insanın birbirini her şartta hatırlayıp tüm güzellikleriyle, anılarıyla hala sevebiliyor olması mı ağır, yoksa başkalarıyla geçirdikleri ömürlerde onlara haksızlık etmeleri mi? Bu durumda adaletsizliği insan kendine mi yapıyor yoksa başkasına mı acaba diye durup düşünmemek elde değil.







-Bazen rüyalar görüyorum. Ama rüyalar sadece rüyadır.
-Bazı hisler tamamen bitmiyor. Bu iyi mi kötü mü?

Dünyada adaletli kalan hiçbir şeyin olmadığı şu günlerde tüm bu haksızlığa karşı içinizden geldiği gibi izleyiniz.

Tür: Aksiyon, Komedi, Suç
IMDb: 7,4
Yönetmen: Shane Black
Oyuncular: Russell Crowe, Ryan Gosling, Angourie Rice


Merhaba, senenin en başarılı komedi hikayesiyle tanıştırayım sizi. Film sonrası normalde aklımda çok fazla detay kalmaz ama dün izlediğimden beri sürekli gözümün önüne gelen sahneleri bir türlü es geçemiyorum. Aklıma geldikçe kahkaha atıyor olduğum gerçeğini de saklamayacağım tabii ki. Ryan Gosling ve Russell Crowe'u yan yana hayal edemeyenleri şaşırtacak kadar başarılı bir birleştirme olmuş. 

"-Ben kötü biri miyim?
+Evet."


Filme dair en güzel detaylardan biri 70'lerde geçiyor olması sanırım, başarılı dedektif March ve Jackson'ın gizemli bir iş için tanışmalarıyla başlıyor. Önemli bir sırrı saklayan kızı ararken bir çok insanın da aynı kızı aradığını fark ediyorlar. Ünlü porno yıldızının ölümündeki sırrı bilen ve ortaya çıkarabilecek tek kişidir Amelia. Bu da olayı bir tık daha karıştırıyor elbette. 


Fazla beklentiye kapılmadan yeri geldiğinde sesli güleceğinizi, yeri geldiğinde tebessüm edeceğinizi kabul ederek izlemeye başlamalısınız. Sonrası zaten sizin için güzel bir keyfe dönüşecek, Ryan Gosling oyunculuğunu yine tap bir noktaya taşımış yine yeniden efsaneydi. Russell Crowe ve Ryan Gosling'den bahsettiğimiz kadar Angourie Rice'dan da bahsetmeliyiz, kocaman bir takdiri hak ediyor. O nası bıcır bir oyunculuk, nasıl güzel bir sadelikti. Aksiyon sahnelerinin her birinde alttan incecik bir dokundurma yapılmış, her kesime hitap eden başarılı bir Shane Black eseri olmuş bence. Yeterli ilgiyi görmeden rafa kaldırılmış şahane işlerden yalnızca biri, bu kısmı fazlasıyla üzücü elbette.

Gerçekten eğlenerek izleyeceğiniz şahane bir Salı filmi olur, keyifle. 

Tür: Dram, Suç, Gizem
IMDb: 7,3
Yönetmen: Reema Kagti
Oyuncular: Aamir Khan, Kareena Kapoor, Rani Mukerji

Bollywood filmlerinin Hollywood filmlerine kafa tutmasına bayılıyorum, bu işi de son derece başarılı tamamlıyorlar. Bir sonraki başarılı filmleri izlemek için sabırsızlanıyorum. Zaman eksikliği, üşengeçlik ve geriye kalan bir çok sebep yüzünden keşfedip izleme fırsatı bulamadığım filmlerden sadece bir tanesiydi Talaash. Aamir Khan'ın ismi geçiyorsa zaten bizim için anında kutsallaşıyor film. (Bunu biliyorsunuzdur zaten.)


Bu sefer o kadar farklı bir rolle izledim ki onu, ilk kez hatta. Filme dair hiçbir detayı beğenmeseniz bile Aamir Khan oyunculuğu hatırına sonuna kadar izlersiniz. Film içerisinde sadece bir polisiye hikayesi barındırmıyor bunu fark ettiğiniz her dakika "Yine yapmışlar yapacaklarını." diye düşünüp duruyorsunuz. Emsali olan bir çok hikayeye gerçekten on basar, başarılı bir kurgu. En sonunda sizi sudan çıkmış bir balığa dönüştürecek. 

"Ruhlar çok üzgün insanlarla iletişim kurabiliyorlar, çok üzülürsen sana da gelirler."

Bir insanın sizi bir şekilde hiçbir zaman şaşırtmaması da aslında çok güzel bir şey. İyi veya kötü karşınızdaki insandan beklentileriniz hep stabil kalıyor bu sebeple, nasılsa ne yapacağını biliyorsunuz. Aamir Khan da öyle, hiçbir zaman yanıltmadı beni, yine yeniden parmağının değdiği bir işe bayıldım, bayılıyorum ve bayılacağım. Bizde bu hayranlığın oluşmasına sebep olan güzel kadın annem, ona daha çok bayılıyorum. 

Film hakkında yorum yapacağım sandınız ama genelde izlediğim filmlerin hepsini yaşadığım hayatla yorumlarım, izlediklerimden çok daha fazlasını hissediyorum. Belki çoğu insanın göremediği, çoğu insana basit gelen sahneleri gözümde büyütüyorum ama benim için hepsi gerçek. Bollywood filmlerinin en can alıcı atışları da toplumsal olaylara, haksızlıklara karşı ayırdıkları sahneler bana kalırsa. Bir yerde bir kadının kaybolma haberi üzerine herkesin ne kadar da olağan karşılıyor olmasına sitem etmişti Rosie, haklıydı.


Hikaye içindeki hikayede kendinizi bulmak sizi ne kadar korkuturdu? Kendinizi bulacağınız bir sürü hikayeniz olsun, keyifle ve gerilerek izleyiniz. (İstemeseniz de baya bir gerileceksiniz çünkü.)
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

HAKKIMIZDA

1d77c03ec7fc89d934da799ec5223a16.jpg
Ecem ve ben hala dram filmleri kraliçesi olamadık.

Ecem, Öğretmen olarak atanmayı beklerken orta yerimden bölündüm. Bir yarım turizme can veriyor diğer yarım yaşadığım duyguları filmlere alet ederek bu blogda dile geliyor. İsminin birincisi Filmisyen'in sonsuz konfor sağladığı misafirlikteyim ^^

Ben, Lojistisyen olarak çıktığım bu yolda ne olacağıma karar vermeye çalışmayarak savruluyorum. Burada da hayatıma dokunmuş filmler hakkında konuşuyorum.

Bizi Takip Edebileceğiniz Bağlantılar

POPULAR POSTS

  • Joker, 2019
  • Million Dollar Baby, 2004
  • 500 Days Of Summer, 2009
  • True Romance, 1993
  • The Nice Guys, 2016
  • Her Şey Çok Güzel Olacak, 1998
  • Bana Masal Anlatma, 2015
  • Once Upon a Time... in Hollywood, 2019
  • Never Let Me Go, 2010
  • Edward Scissorhands, 1990

Spotify

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Katkıda bulunanlar

  • Ecem Akanur
  • filmisyen
Powered By Blogger

Blog Arşiv

  • ▼  2023 (1)
    • ▼  Mart (1)
      • Bitget’ten Türkiye’ye Özel Süper Hediyeler
  • ►  2022 (3)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Ekim (1)
  • ►  2021 (1)
    • ►  Mart (1)
  • ►  2020 (14)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2019 (16)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2018 (11)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Şubat (3)
  • ►  2017 (14)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (5)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2016 (15)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (4)
    • ►  Şubat (2)
  • ►  2015 (24)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Mart (5)
    • ►  Şubat (3)
    • ►  Ocak (9)
  • ►  2014 (30)
    • ►  Aralık (6)
    • ►  Kasım (5)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (5)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (3)
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2013 (2)
    • ►  Mayıs (2)
Bumerang - Yazarkafe

İzleyiciler

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Kötüye Kullanım Bildir

Designed by OddThemes | Distributed by Gooyaabi Templates