Tür: Dram, Komedi, Romantik
IMDb: 6,7
Pazartesi sendromu mücadelenizi bitirmeye yakın akşam yemeği sonrası düşünmeden başına geçebileceğiniz harika bir gençlik filmi. Genç olmanın büyüsüne kapılamayacak yaştalar, farkında değiller hepimizin olamadığı gibi. Kendimi oldukça yaşlı hissettiğimden böyle konuşuyorum yaşla alakası olmayan bir dönemden geçiyorum. Büyümüyorum, yaşlanıyorum.
Andie Walsh okulun oldukça başarılı bir öğrencisi. Sadece okulda değil evde de babasını bu kadar güzel toplayabildiği için koca bir övgüyü hak ediyor. Babaları toplamak en zorudur oysa ki. Okul sonrası hayatına katabildiği tek renk, çalışmak.
Bana kalırsa filmdeki en büyük başarıyı Andie'nin çocukluk arkadaşı Duck hak ediyor. Tabii Andie'ye beslediği tek taraflı duygularıysa ayrı bir gülümsetiyor insanı. Andie'nin sonunda kalbini birisine kaptırmış olmasına sevinirken karşı tarafın alt sınıf insanlarla mücadele etmelerine koca bir öfke doğuyor içinizde. Bakalım onlar mücadelelerinde mutlu oluyorlar mı?
Sürekli pembe giyen, kıyafetlerini kendi tasarlayan Andie'nin hayatına misafir olmak sizi gerçekten sevindirecek. Üzerinizden tüm hafta yaşayacağınız yorgunluğu çekip alacak bir kere bu kadar güzel soundtrackları olduğu için bile izlenebilecek filmlerden.
Keyifle..
Tür: Komedi, Dram, Fantastik
IMDb: 8,5
Yönetmen: Rajkumar Hirani
Oyuncular: Aamir Khan, Anushka Sharma, Sanjay Dutt
Dünyanın ilk ve en güzel filmisyenin annesi, adaşım, pek severmiş Aamir Khan'ı :) Bizde sevdik!
Hint filmi izlemem diye ortalarda dolanırdım yıllarca büyük bir ön yargıyla. Bu yargıdan vazgeçmem de 3 İdiots'u izlememle orantısal olarak kırıldı; tabii ki Aamir Khan'ın da etkisini yadsıyamam. "Evimizin abisi" diyor ona Filmisyen ...
İzledikten sonra ne kadar gündemsel bir film izledim dedim, içimden gele gele. Nasıl da bazen benim gibi diyor, bizim gibi diyor. Aynı kandan değiliz ama bizim dediklerim kendilerini biliyor.
Sizi yaratan tanrıya gönülden inanın ve sizi korusun diyor Peekay; ama kendi yatrattığınız tanrıyı korumayı bırakın! O yanlış numarayı veriyor ve onun yüzünden masum insanlar ölüyor..."
Değil mi ki işte gündem!
Değilse değil deyin, di ye me dim.
Peekay bambaşka bir gezegenden geliyor. İçerisinde hiç kıyafet giyilmediği ve kimsenin birbirine yalan söylemediği ... Aynı zamanda üzülen insanlara yapmaları söylenen öyle tatlı bir dans şekilleri var ki görmelisiniz.
Keşke biz de öyle dans ettiğimizde geçse, değil mi?
Her seferinde -yok diyorum düşündürecek bu kez ama ağlatmayacak, kalbimizi dağlamayacak- ama olmuyor. Nerden nasıl yapıyorsa gelip dokunuyor zaten "Sevgi bin kilometre ötede bile olsa gelir dokunur bize"
Pakistanlı Müslüman Sarfaraz ile Hint Jaggu'nun aşkıyla başlıyor film. Yanlış numara, bu aşkı bazı yerlerden kırıyor. Sormak lazım demek ki, sormadan çözülmeyecek şeyler var. olmaması gereken tesadüfler can sıkabiliyor. Programda Peekay ağlayarak her taşı yerine oturturken onunla devam edeceksiniz siz de. Bir de o boğaz düğümlenmeleri olmasa keşke.
Daha önce sorgulmadığınız şeyleri öyle güzel sorgulatacak ki, bu ne güzel dünya bakışı diyeceksiniz bazen. Söylemeden geçmeyelim Deizim'e göz kırpıyor çokça eleştirmene göre ki "bir Müslüman'a yakışmaz" diyen bile olmuş; duymak bile istemem. İnanmayabilirsiniz ya da çılgınlar gibi tam tersini olabilirsiniz; nasıl ki her şey için emir "oku"dur şimdi de izleyin. Yaratılmış en akıllı varlıklar olarak her şeyi görüp yüce aklınızla karar vermek sizlerin elinde. Toplum filmidir, yaşadığımız bazı şeyler için vicdana ve beyne çağrı yapan filmdir.
Din tüccarlarına, yalancılara ve kaderin belirsiz eşiğine saygıyla...
Peekay gibi izleyiniz.
Tür: Dram, Komedi, Gizem
IMDb: 7,7
Ah Kieslowski, kalbimizi sızlatmaya bir kez daha cüret etmişsin. Kızmak değil, yankılamak içinde tarif edemediğin şeyleri, filmin her sahnesinde bakışları bir bir içine hapsetmek. İkili ilişkilerde ne yaşanır bilmem ama Kieslowski'nin anlattıkları her zaman yaşanıyor.
Bunun kaderle ya da Kieslowski ile bir ilgisi yok, tamamen çok sevmekle alakalı. Serinin ikinci filmi ve yine bir deha ile karşı karşıyasınız. Polonya'lı göçmen Karol'ın hikayesi. Karısının sonsuz utanç kaynağı sebebiyle boşamasından sonra eski hayatına geri dönmeyi çabalıyor, bu sahnelerde eğlenseniz de umudunuzu kıracak yerler pek yakında.
- Seni seviyorum desem anlamayacaksın, senden nefret ediyorum desem onu da anlamayacaksın, seni istiyorum, sana ihtiyacım var dememi de anlamayacaksın,
+ Anlıyor musun?
- Hayır...
Tamamen farklı birisi olmaya başlayan Karol başta eşi olmak üzere tüm arkadaşlarını ve parasını kaybetmiştir. Yeniden bir şeylere tutunmaya ek yapılacak tek bir şey var; intikam! Sıcak mı yenir soğuk mu bilmem ama bu derece aşk doluyken de yenmez yahu. Hazımsızlık yapar. Aşk ve intikam üzerine yapılmış en güzel anlatımlardan birisi White, serinin bir Blue hali olmasa da bana kalan apayrı sahneleri var. Keyifli seyirler..
“Bil ki; yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın ve unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.”
2012, François Ozon; gerilim-gizem filmi..
Fransız filmlerini bir başka sevdim. 'Başka bir yakınlık' bu. Bir de şu gizem türü filmler, beni etkiliyor.
Sanırım filmin daha başında, olayın geçmiş olduğu yerin adı beni cezbetti. Gustave Flaubert Lisesi; yani Madam Bovary'nin yazarının adı. Bu eseri seven biri olarak tebessüm ettirici bir kareydi.
Germain bu lisenin Fransızca öğretmeni; kendisi birçok kez yazmayı denemiş ancak başarısız olmuş. Claude ise onun 16 yaşındaki öğrencisi ve yazmaya çok meraklı; yetenekli. Her şey Cloude'un sınıf arkadaşı olan Ralph Bafa'nın evine; ona matematik çalıştırmak için misafir olmasıyla başlayacak. Cloude başka hayatları seviyor; içlerinde olmayı da. Ve bu misafirliklerini Germain'ın ona verdiği kompozisyon ödevlerinde anlatmayı tercih ediyor. Bu normal geliyorsa bile tek farkı 'Devamı Gelecek. .' yazı dizisi olarak yapıyor bunu.
Germain ise bu yeteneği farkediyor ve öğrencisini yazmaya cesaretlendirmekten fazlasını yapıyor; sınırlarını aşıyorlar ve bu başlarına iş açıyor açıkçası. Yazıların lezzeti Germain'e yaptıklarını farkettirmiyor, yapılanları; işin boyutlarının nereye ulaştığını görmüyor zira.
Gerçekle hayal arasında sıkışıyorsunuz izlerken. Sizi içine katıyor ve birileri yanlış yaptıkça geriliyorsunuz; kendiniz sürekli kafanızda senaryo yazıyorsunuz. Bir Cloude oluyorsunuz bir Germain. Bazen Bafalar'a gidip Ester'i konuşturuyorsunuz. Ya da bazen bunları tam yapmıyorsunuz çünkü Germain olur olmadık bir anda dalıp uyarıyor sizi ve her şeyi baştan düşünüyorsunuz. Öyle olaylar zincirinin ortasına düşüyorsunuz ki siz gerilmekten fenalık geçirirken bir de bakıyorsunuz kimse Cloude'un gürültüsünü duymuyor.
Ve dile getirilemeyen nicesi...
Tam anlamıyla çok lezzetli bir filmdi benim açımdan. Başkalarının hayatları üzerine oturtulmuş etkili filmlerden biri.
Bu o filmlerden; hani birçok farklı finalle kapatabildiğiniz belki..
Bir bakın bakalım siz nasıl bitireceksiniz. Parçaları birleştirerek mi; ayırarak mı?
Ve:
-Matematik hayal kırıklığına uğratmıyor.
Bu doğru.
Yazar: Ecem Akanur