Keşke Jane Austen ile akşam üzeri sütlü çay keyfi yapma şansımız olabilseydi. Bazen bazı insanları anlamaya, tanımaya çalışırken bir şeyler içmek istediğimi fark ediyorum. Bu şekilde yolda ya da tatilde tanıma fikrinden daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Jane Austen ile de sanırım tartışacağımız şeyler çok uzayacağı için Hampshire'da bir iki gece kalabilirdim.
Her zaman dediğim gibi ben biraz geç doğmuşum, yetişemedim. Tek bir soru sorma hakkım varsa da bu olurdu herhalde: Hanımefendi, sizi aşkı çiçek böcek güneş bulut sanmış olabilir misiniz? Biraz keskin bir soru olsa da beni anlayacağını ve asla salon kadını çizgisinden çıkıp bana cevap vereceğini sanmam.
Tarihsel olayları o dönemin koşullarıyla yargılayın derler hep ama söz konusu duygular olduğunda bunu beceremiyorum. Daha doğrusu beceriyorum ama içime sinmiyor. O dönemin "aşk"larını yüzeysel buluyorum. Belki de döneminin kadınlar üzerindeki; kusursuz ol ki seni sevsinler, belirli bir yaştan sonra evde kaldın, kocan ne yaparsa onayla, ona hep güzel görün.... saçmalıklarıyla beyinlerini doldurmaları sebebiyle her şey bu kadar havada kalıyordu. Birbiriyle hiç uzunca sayılabilecek bir süre muhabbet etmeyen, eli eline değmemiş, gerçek duygularını geçirdikleri o kısa zamanda bile konuşamamış, arkadaşlarıyla bile hep bir şeyler gizleyerek sohbet eden genç kızların hikayeleri dönemin aşk hikayelerini oluşturuyor. Zaman geçtikçe kendimiz olabilmeyi; hissettiklerimizi söylemeyi öğrenmişiz. Yoksa menemen bardağı gibi dizilip güçlü kuvvetli kocamızın bizi almasını beklerdik.
Jane, Darcy'ye acaba gerçek hislerini iyisiyle kötüsüyle söyleyebilecek mi? Darcy, sevmediği bütün insanları balosuna toplarken ne düşündü? Lady Lucas evlendiği adamı gerçekten mi sevdi yoksa evde kalırım diye mi korktu? Bunlar hep soru işareti. Bennet'lerin bu dünyadaki varoluş amacı ne? Hali hazırda aşıksanız ve etraf size pespembe gözüküyorsa bu filmleri izleyip bana sinir olacaksınız çünkü çok tatlı gelecek. Erkenci Kuş dizisini izleyip aşklarıyla kendinizi avutuyorduysanız işin şekli değişecek.
Bütün aşklar kendi sertifikasına sahip ve her aşkı bizzat yaşamadığımız sürece bize biraz yüzeysel ve anlamsız gelecek, bunu kabul ediyorum. Yazının sonunda sizinle barışabiliriz diye düşünüyordum ama hali hazırda kıpır kıpır değilim, yapamadım. Keira Knightley'in en yakıştığı oyunculuğun bu olduğunu düşünüyorum eğer kabul görürse. Rosamund Pike'ımız ise en masum haliyle...
Varsın tüm aşklar yüzeysel gözüksün. Yaşayan herkesin tüm hücrelerine zaruret etmesini temenni ederek izleyelim.