About Time, 2013

 Tür: Dram, Fantastik,Romatik
Yönetmen:  Richard Curtis
IMDb:  7,8/10

Hayatınızın her dakikasını istediğiniz ölçüde tekrar yaşama fırsatınız olsaydı desem? 

Klişe bir soru gibi geliyor ama düşündüğünüzde kalbinizi ısıtmıyor mu, benim yakıyor. Yaptığınız toz tanesi kadar küçük hatalarınızı bile değiştirebilseniz, yaşadığınız o en muazzam dakikaları tekrar tekrar bir de bilinçli halinizle geçirebilseniz; dünya daha yaşanır bir yer olmaz mıydı? *Denemeye değer. 
Her gününüzü tek bilet- tek seans sinema filmi gibi yaşayın ve onları geri istemeyin her şey ilk defasıyla güzel düşüncesini bencilce bulanlardanım. İnsanız ve sonunu bilmediğimiz ama kafamızda masalsı başlayan ya da düşünürken bile mutlu eden şeyleri ne pahasına olursa olsun yaşamaya bayılıyoruz. 
Bir kere dünyaya gelme amacımız bu: daha iyisini istemek; hep bir şeyler istemek...

Düşünsenize hiç bitmesini istemediğiniz günleri tekrar yaşayacaksınız.  
"Seni bir kere  öpsem ikinin hatırı kalıyordu; iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük " 
der sevdiğim şair. 
Boynu bükük kalmasın üçüncülerin...

Belki bir daha göremeyeceğimiz sevdiklerimizle doyasıya; içimizi çıkartırcasına yaşayabilirdik. 

*Duyuyorum, insan sevdiği şeylere/kimselere nasıl doysun?


Tim ve Mary.. 
Tim başlarda bir kaç kez farklı atmosferlerde Mary ile tanışıyor. Bu tanışmaların hepsini seviyorsunuz, yakışıklı değil ama sempatik Tim bunu öyle başarıyor. 
Mary'i The Time Traveller's Wife'tan biliyoruz ve seviyoruz; artık daha çok seveceğiz. Onun o soft romantik saçları belki biraz demode kahküllleri yine sempatikliğiyle karışacak film boyunca. Tim ise şanslı genlere sahip; bulunduğu ailenin erkekleri zamanda yolculuk yapabiliyor. 
Bu güne kadar izlediğimiz zamanda yolculuk filmleri acıydı, burada değil. 

Bir zamanda yolculuk böyle de sımsıcak işlenebilirdi, dedirtiyor. 

Zamanla, pişmanlıklarla, aşkla ve kaderle ilgilenen filmlere daha bir içten bakıyorum bu doğru.. 
Yaşadığınız aşkın pişmanlıkla ve geçen zamanla ilgisi varsa kaderi suçlamak ona bir daha inanmamak elden gelen en kolay şey, bunu da biliyorum. Ama her şey aşk değil, bazen birini mutlu etmek için küçük dokunuşlar yapıyorsunuz 
ve
 h e r ş e y   d e ğ i ş i y o r . 

Çünkü ben kelebek etkisine gönülden inanıyorum. İşte Tim bu anları iyi niyetiyle doğru orantılı kullanıyor. 

Tim der ki, "bazen bu seyahatleri kullanmaya gerek duymuyorsunuz, çünkü anlar çok kıymetli." 

Tabii ilk zamanlarda söylüyor bunu, sonra o anların kıymetini öyle bir biliyor ki bunları iki kez yaşamanın gerekliliğini işliyor içinize ve ızdıraplı bir istek duyuyorsunuz tam da o vakit: "O anı bir kere daha yaşamak için her şeyi yapardım" dediğiniz an/ları tokat gibi çarpıyor yüzünüze.. 


Bazen bazı filmleri anlatmak istemiyorum çünkü eğer bunu beceremezsem sizden güzel bir an çalmış gibi olurum, böyle inanıyorum. İzleyince anlayacaksınız. 


*T: Hiç yağmur yağmamış bir günde mi evlenmek isterdin?
 M: Asla, bu günü hiçbir şeye değişmem *
*repliği, düğündeki o mis gibi şarkı eşliğinde Mary'nin küçük omuz dansıyla Tim'e doğru geliği an o kadar izlenilesi ki..
Ayrıca metrodaki çalan şarkı ...


-Basit bir kelime gibi değil altı çizili- gerçekten doyasıya yaşayarak izleyiniz. 







0 Comments